Usul Ekonomisi İlkesi Nedir
Usul Ekonomisi İlkesi Yargıtay Kararı
Yargıtay 16.Hukuk Dairesi 2017/386 Esas ve 2021/2221 Karar sayılı ilamında “Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle, davacı Hazine tarafından, iş bu dava dosyası ve aynı gün temyiz incelemesi yapılan diğer dava dosyaları ile kadastro öncesine ilişkin aynı nedene dayalı olarak dava açıldığı gözetilerek Anayasa’ nın 141 ve 6100 sayılı HMK’nın usul ekonomisi ilkesi başlığını taşıyan 30. maddesinde yer alan “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür” hükmü ve 6100 sayılı HMK’nın “Davaların birleştirilmesi”ne ilişkin 166. maddesi dikkate alınarak, yargılamanın makul sürede ve sağlıklı bir şekilde yürütülüp sonuçlandırılabilmesi için, öncelikle Hazine tarafından aynı nedene dayanılarak açılan tüm davalar birleştirilmeli…” şeklinde içtihatta bulunmuştur.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2020/2678 Esas ve 2021/2462 Karar sayılı ilamında “Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine; reddedilen her bir dava yönünden de kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekmektedir.” şeklinde içtihatta bulunmuştur.
Yargıtay 8.Hukuk Dairesi 2018/10074 Esas ve 2021/1178 Karar sayılı ilamında “HMK’nin 124.maddesinde; “Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hâkim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” ile bağdaşmaz.” Şeklinde içtihatta bulunmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/972 Esas ve 2020/1042 Karar sayılı ilamında “6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 30’uncu maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi, Anayasal dayanağı olan bir ilke olup 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141’inci maddesinin dördüncü bendinde davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğuna açıkça işaret edilmiştir (Y.HGK. 27.06.2018, gün ve 2018/19-468 E, 2018/1257 K).” Şeklinde içtihatta bulunmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/2702 Esas ve 2020/1018 Karar sayılı ilamında “Diğer taraftan yargılamanın makul emek harcanarak ve masraf yapılarak, makul sürede tamamlanması anlamına gelen usul ekonomisi ilkesi (HMK. Mad. 30) temelini Anayasası’nın 141. maddesinin 4. fıkrasında almakta olup, bütün yargılama kollarını bağlayıcı şekilde “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” şeklinde düzenlenmektedir Usul ekonomisi bakımından belirtilen ve iş yargılamasına özgü olan “çabukluk” unsurunun amacı adaletin, hakkın bir an önce yerinin bulunmasının sağlanmasıdır. Bir uyuşmazlık bir dava ile mahkeme önüne getirildikten sonra artık kamu yararı alanına girmiş sayılır. Davanın çabuk bir şekilde görülmesinde tarafların olduğu kadar toplumun da yararı vardır. Bu nedenle hâkim, davayı mümkün olduğu kadar çabuk, düzenli ve ekonomik bir şekilde sonuçlandırmakla yükümlüdür.” Şeklinde içtihatta bulunmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/344 Esas ve 2020/984 Karar sayılı ilamında “Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki usul ekonomisi ilkesi takip hukukunda da uygulanır. Anayasanın 141. maddesinin 4. fıkrasına göre mahkemelerin yargı faaliyetlerinde usul ekonomisini gözetme yükümlülüğü ile takip hukukunda icra organlarının usul ekonomisini gözetmesi aynı amaca hizmet eder. Usul ekonomisi ilkesine göre takibin ve icra faaliyetlerinin mümkün olduğunca kısa sürede, basit ve ucuz şekilde sonuçlandırılması gerekir. Bu ilkenin unsurları, takip hukukundaki görünümüne göre takibin makul sürede tamamlanması, takibin makul giderle tamamlanması ve takibin düzenli bir şekilde yürütülmesi olarak ifade edilebilir. Usul ekonomisi ilkesi takibin her aşamasında gözetilmesi gereken bir ilkedir. Takibin makul sürede ve makul giderle tamamlanabilmesi için, takibin düzenli bir şekilde yürütülmesi gerekir. Takibin düzenli bir şekilde yürütülmemesi karmaşaya ve gereksiz gider yapılmasına sebep olacağı için aynı zamanda takibin makul sürede tamamlanması ve takibin makul giderle tamamlanması unsurlarının da ihlal edilmesi sonucunu doğurur.” Şeklinde içtihatta bulunmuştur.
Bayar Hukuk Bürosu kurucusu Avukat Hüseyin BAYAR, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30.maddesinde düzenlenmiş yargılamaya hâkim olan ilkelerden usul ekonomisi ilkesi hakkında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Hukuk Dairelerinin emsal kararları ile birlikte kaleme almıştır.